Nefes almayı biliyor musunuz?

kocaeli izmit bioenerji terapisi tedavisi-18-min

“Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır.” Mevlana

Nefes almayı biliyor musunuz?

“Tabi ki nefes almayı biliyoruz” dediğinizi duyar gibiyim.Demek istediğim,doğru nefes almayı biliyor musunuz? Önce nefesle yani solunum sistemiyle beyin ve vücut fonksiyonlarının ilişkisinden bahsetmek gerekir.

Hücrelerimiz enerji kullanırken atık maddeler üretirler.Bu atık maddelerin bir kısmı karbon monoksit gazıdır.Bu atıkları,kanın yeterli oksijen taşıması ve zehirli atıkları,toksinleri dışarı atan lenf sisteminin iyi çalışması gerekir.Buradan da anlayacağımız gibi,

kan oksijenlenmezse bedenimizi toksinlerden arındıramayız.

Kaslarımız oksijensiz kalır.Lenf sistemi yavaşlar.Enerji tükenir ve gergin, depresif bir ruh hali bizi beklemektedir.

Beyin hücrelerinin beslenmesine göz atalım.

Beyin yalnız saf glikoz ve oksijen kullanır.

Beyne giden kanda oksijen miktarı azaldığında beyin glikozu kullanamaz.Geç algılama,geç fark etme ,unutkanlık başlar.Nefes yoluyla aldığımız oksijenin % 20’si beynimiz tarafından kullanılmaktadır.bebeklerin nefes alışına dikkat edersek eğer,karınlarından nefes aldıklarını görürüz.Bebekler 2 yaşına kadar karından nefes alırlar.Aslında erkeklerin çoğu karından nefes almaktadır.İlerleyen yaşlarla birlikte, obezite,yanlış duruşlar,stres ve daha pek çok faktör nefes alışımızı değiştirir.Sığ nefes dediğimiz,sadece göğüsten nefes almak başlar.Bu tarz nefes kalp hastalığı ve yüksek tansiyon gibi rahatsızlıkların hazırlayıcı faktörleridir.

Peki nasıl ve nereden nefes almalıyız?

Yoga’da tam nefes dediğimiz,karın (diyafram),kaburga ve göğüs nefesini birleştirerek nefes almalıyız.Ben bunu öğrenmek için ilk adım olarak karından nefes alıp vermeyi öneriyorum.İleride bunun uygulamasını göreceksiniz.Şimdi karın nefesi yani diyafram nefesine göz atalım.

Diyafram göğüs kafesiyle mideyi ikiye ayıran,büyük ve yukarı doğru kavisli bir kastır.Nefes alırken diyafram aşağıya iner, akciğerlere daha kolay hava girer, mide, karaciğer, dalak vs. gibi organlara olumlu masaj sağlanır. Nefes verirken diyafram yukarı yükselir.

Diyafram kalbin yardımcısıdır.

Eğer o olmasaydı kalp 40 kat daha fazla çalışmak zorunda kalırdı.

Karnımızı ikinci beynimiz olarak algılayabiliriz. Karın,vücudumuzda bulunan bağışıklık hücrelerinin %70 ile %85’ini üretmektedir.Hastalıkların başlıca nedeni bağırsaklara yerleşen üst mikroplardır.Karın nefesi kanı arındırır.

Karın ve beyin arasındaki bağlantı,kafatasının altından başlayıp boyundan aşağıya inen ve göğüs bölgesini geçerek karın boşluğuna dalan “vagus siniri” sayesinde olmaktadır.Bu sinir,üç sistemden geçer;Kalp-damar sistemi,solunum sistemi,sindirim sistemi.

Her saat başı beş kez arka arkaya yapılan karın solunumu sayesinde daha sakin ve daha gevşemiş hissederiz.Sabahtan akşama kadar toplam 40-50 kez bu nefesi yaparak,vücut 10 km yürüyüşe eşdeğer oksijenlenir.

· Karın nefesi uygulamak sakinleştirici hap yutmuş etkisi yapar.Beyin sakinleşir.

· Karın nefesi kolay uykuya dalabilmek için birebirdir.

· Karın bölgesindeki tüm organlara hafif ve tatlı bir masaj sağlanır.Organlarda duran kan dolaşıma sürüklenir.

(Diyafram nefes) Uygulama:

1. Sırtüstü yatınız.

2. Dizlerinizi yukarı gelecek şekilde bükünüz,omurganız dümdüz olsun.Ayaklarınızı tamamen yere uzattığınızda bel bölgesinde boşluk kalmıyorsa ayaklar uzatılabilir. Bu nefes oturarak,ayakta da uygulanabilir. Ancak tecrübelerim,öğrencilerin başlangıçta bu şekilde daha kolay uygulayabildiklerini göstermektedir.

3. Bir eliniz karında,diğer eliniz göğsünüzün üzerinde olsun.

4. Burnunuzdan yavaş bir soluk almaya çalışın. Gözlemleyin,karnınızın üzerindeki elinizin yükselmesi doğru nefes aldığınızı gösterir.Nefes alırken karnınız yukarı doğru yükselsin ve nefes verirken karnınız içeri girsin.

Tam Yoga nefesi uygulaması:

1. Önce derin nefes vererek boşaltalım. Karından yavaş ve derin nefes almaya başlayın. Karın yükselsin

2. Nefes yukarıya kaburgalara çıksın

3. Göğüs ve köprücük kemiklerine nefes ulaşır, ancak bu esnada karın içeri girmez.

4. Nefes verirken önce karın,sonra kaburga orta göğüs ve en son üst göğüs nefesi boşaltır.

Her zaman nefes vererek önce akciğerler boşaltılır. Bitirirken de nefes alarak bitirilir. 4 tur yaparak başlayın yavaş yavaş sayıyı 20 tura kadar artırın. Başlangıçta baş dönmesi olabilir. Özellikle çok sigara içenlerin oksijene alışmaları biraz zaman alıyor.

Derslerimizde öğrendiğimiz belli başlı nefesler:

· Peklik,hazımsızlık,mide asitleri için

· Düşük tansiyon,yüksek tansiyon,astım

· Sinir sistemi,sinirlilik,öfke kontrolü,depresyon

· Toksin atıcı,şişmanlık

Derslerde öğrenilen nefesler (pranayamalar)

1. Kapalabhati nefesi
2. Bhastrika (ileri nefes uygulaması)
3. Sheetakari
4. Nadi shodhana
5. Agnisar pranayama
6. Öfke kontrolü
7. Tam yoga nefesi
8. Tension release breath (stres azaltıcı)
9. surya bhedhana
10. chandra bhedhana
11.”Ha” nefesi
12. ritmik nefes
13. (stres relief) stres önleyici nefes
14. Surya aniloma pranayama (iştah kontrolü)
15. Anilomaviloma (Dönüşümlü nefes)
16. Sukhapurvaka pranayama

Nefes uygulamalarını mutlaka yetkin bir eğitmenle çalışmalısınız. Aksi takdirde kalp sıkışır ve ciddi zarar görebilirsiniz.

Neden alternatif Tıp?

kocaeli izmit bioenerji terapisi tedavisi-14-min

Organizmanın içerisinde kendini tedavi edecek her türlü ilaç mevcuttur. (morfin, kortizon, insulin, hormonlar, enzimler, aminoasitler ve antibiotik yerine kullanabileceğimiz lenfositler vs..) Organizmanın bu sistemi sağlıklı çalıştırabilmesinin tek bir şartı var: O da vücuttaki enerji dengesi!. Bu dengeyi bozan nedir? Kendimiz! Otonom sinir sistemimizin uzun bir süre, giren enerji ve harcanan enerji arasındaki dengesizliğe maruz kalması! Bu süreç içerisinde organizma yeni bir enerji dengesi kurmaktadır yaşamamız için. Bunuda aşırı enerji tüketimine neden olan kaynağı devre dışı bırakarak yapmaktadır. Böylece organizmada kalıcı bloklar oluşmaktadır. Bu olayı kronikleşme olarak adlandırmaktayız. Bloklar çözülmeden kronik hadise geçmez!. Alınan önlemler yetersizdir. Bu nedenle hastaya, hastalığınla birlikte yaşamaya alışacaksın derler!.

Otonom sinir sistemi, dışardan ve içerden gelen uyarılara çok hassastır. Sürekli bizi korumaya ve enerjimizin dengeli biçimde vücuda dağılması için uğraşmaktadır. Hayatiyetimizin devamı için öncelikle 1.nci derecedeki hayati organlarımızı düşünmektedir. Örneğin, aşırı enerji tüketimine gittiğimiz bir korku veya öfke anını düşünelim. Organizma, ikinci veya üçüncü derecede önemi olan sistemleri devre dışı bırakarak, oraya enerji göndermez. Enerjiyi o an için 1.nci derecede önemli sistemlere yönlendirir. Örneğin; hormonların dengelenmesini devre dışı bırakır! Veya hafıza ve konsantrasyon merkezlerini kapatır veya daha az çalışmasını sağlar. Eğer bu durum uzun süre devam ederse bloklaşma veya kronikleşme meydana gelir. Organizma, nereyi devre dışı bıraktığını unutur. Bu dönemde siz istediğiniz kadar tetkik ve tedavi yaptırın, netice alamazsınız. Ne yazık ki sırf bu yüzden milyonlarca insan gereksiz yere ameliyat masasına yatmaktadır. Orada da yapılan nedir? Vücudun artık onaramadığı kısmı devre dışı bırakmak. Dikkat ederseniz operatörlerimiz ameliyat sonrasında bir sürü yasaklarda bulunurlar. (Zayıflayacaksın, beslenmene dikkat edeceksin, kafaya birşey takmayacaksın, sigara veya alkolü bırakacaksın…) Hastada artık aklı başına geldiğinden, bunları harfiyyen uyguluyor. Aslında bunları baştan uygulasa hastalık ortaya çıkmayacaktır.

Neden aklımız başımıza gelmeden dikkat edemiyoruz? Bu sorunun temel cevabı şu: ENERJİ DENGESİ nedir bilmiyoruz. Dolayısıyla bunu dengede tutmasını da bilmiyoruz. Bugün elimizdeki imkanlarla enerji dengemizin ne durumda olduğunu bilgisayarla tespit edebiliyoruz. Blokları tespit edip açabiliyoruz. Dolayısıyla enerjimizi mümkün olduğu kadar (bozukluğun derecesi ve süresi, geçirilmiş ameliyatlar, kullanılmış ve hala kullanılan ilaçlar engel) düzeltebiliyoruz!. Bu şekilde organizmanın rejenerasyon kudretini tekrar devreye sokabiliyoruz. Toplumumuzda en sık görülen kronik hastalıkları tam veya eskisinden çok daha iyi hale getirebiliyoruz. Aynı zamanda bastırılmış korku, öfke, takıntı ve üzüntülerden kurtarabiliyoruz.

Enerji dengemizi bozabilecek alışkanlıklardan kurtulabilmek için dengeli beslenmeli, spor ve meditasyon yapılmalıdır. Enerji dengemizin stabil kalabilmesi, ancak bu şartlar yerine gelirse olur. Hastalığın başında bu dengeleri sağlamak çok daha basit. Keşke hastalar öncelikle bize gelse. İleri tetkikleri, uzmanlık konsültasyonlarını biz istesek!.

Elbette batı tıbbının bütün nimetlerinden faydalanacağız. Ancak öncelikle hastalıkların oluşumunu önlemeliyiz. Sağlıklı toplum, ekonomik istikrar için bu gerekli. Dolayısıyla, sağlık için gereksiz yere yapılan trilyonlarca liralık harcama da önlenmiş olur. Hastane ve polikilinikler, gerçekten ihtiyaç duyan hastalarla dolar. Enerji dengelemede kullanılan yöntemlerin başında ise akupunktur, laser ve mezoterapi gelmektedir.
alinti :

Dr. Erhan ÖZER